1 Mayıs 2013 Çarşamba

Nasıl Spora Başladım?


Kafama koymuştum, bu yaz farklı olacaktı. En kasvetli lise yılımda spora bu sefer daha ciddi bir şekilde geri döndüm. Uzun veya kısa olan kondisyonlarım beni daha ilk seferinden yormaya başlamıştı, bir yandan 4,000 kelimelik makaleler yazıyor, bir yandan yurtdışında istediğim okulların koşullarını yerine getirmeye çalışıyor, bir yandan da spor merkezine haftada en az iki kez gitmeye çalışıyordum. Etrafımdaki herkes azmime şaşıyordu, spordan eve geldiğim akşamlar ya ders çalışmaya mecalim kalmıyor, yada durmadan çalışıyordum; kendime zaman ayırmaktan bahsetmiyorum bile. Durumdan memnundum çünkü haftada üç spora gittiğimden lise son stresinden eser yoktu. Bu durum bir, bir buçuk ay böyle gitti sanıyorum; bir dönem geldiki ben hiç spora gidemedim bir ay,  yetiştirilecek sunum ve tezler yüzünden. Belirtmeden edemeyeceğim, evet son iki senedir gerçekten zorlayıcı bir program okuyorum okulumda. Sonradan bir bakıyorum aylardan Nisan olmuş ve ben 2013 kararlarımdan 'haftada 3 spor'u zaman süresince yarı yarıya hayata geçirmişim; 'bu sene sporu rutinime ekler hayatım boyunca rahat ederim' diyorum, nisan ayında tekrar spor merkezi yollarını arşınlıyorum derken ay süresince en rahat olduğum hafta hasta oluyorum, içim içimi yiyor ama bir kere bile spora gidemiyorum. Merkezde üyeliğim bitiyor ama bana daha kalıcı ve daha rahat bir spor programı gerekiyor farkediyorum, üyeliğimi yenilemiyor, gidiş dönüş 15 tl taksi parası verdiğim spor salonunu reddediyorum. Nisan ortası benim için doğru kondisyon mekan ve zamanlamasını bulmak ise tamamen bir sürpriz oluyor.

Hala geç değil diyorum ve haftada 3-4 spor yapmamı sağlayan formülü size açıklıyorum: Artık evime çok yakın olan bir hastanenin park ve koşu parkurunu kullanıyorum. Spor salonundaki gibi benimle beraber akşam 6-7 sularında koşmaya gelen insanlarla beraberim. Bahsettiğim parkur evime maksimum 10 dk uzaklıkta ve parkura yürüyerek gidiyorum. Kendinize böyle bir alan bulmanın iki avantajı, spora para değil sadece efor sarfetmeniz gerektiğini farketmeniz ve ciğerlerinizin temiz havayla dolması. Ayrıca televizyonlarla dolu bir salona tıkılı değilsiniz. Makinalarla spor yapmanın bence en sıkıcı tarafı olan harcadığınız her kalorini hesaplamak tek veya çiftli yürüyüşlerinde aklınıza gelmiyor bile. Takın kulaklığınızı doğanın keyfine varın ;)

Çünkü hatırlıyorum, belli bir süreden sonra yaktığım kalorileri görmek, hatırlamak sinirimi bozmaya başlamıştı, bir gün daha fazla bir gün daha az kalori yakıyordum, sürekli tartılmalar falan; beni asıl amacımdan saptırmıştı. Koşu parkurunda spor yapmaya başladığımdan tartılmıyorum, ihtiyacını da hissetmiyorum çünkü tek derdim vücuduma iyi davranmak... Sanırsam en son tartıldığımda 61 kiloydum, 1.67de boyum var. Haziran ortalarına kadar; 2 günde bir spor politikası iyice oturana kadar tartılmayı düşünmüyorum. Zaten vücudunun sıkılaştığını, haftada 2 tatlı kaçamağanının vücudunu kötü etkilemediğini hissetmenin verdiği zevk paha biçilemez. Birde bahsettiğim stresli ders döneminde su içmeyi gerçekten unutmuştum, şimdi vücudumun su ihtiyacını olabildiğince karşılamaya çalışıyorum. Yemek konusunda da dengeli beslenmeye çalışıyor, tatlıdan vazgeçmiyorum ama abartmıyorumda.  

Lafı toparlamak gerekirse kimse bu temponun kolay olduğunu iddia etmiyor, spor özveri gerektiriyor. Ama spor; vücudunuzdan, zamanınızdan aldığınından daha fazlasını veriyor. Tek ihtiyacınız olan istek ve süreklilik. Yarın koşmaya başlayın, haftaya pazar başka bir kişiliğe ve vücuda uyanacağınıza bahse girerim!

Ada


Size ilham vereceğini düşündüğüm linkler;
  • http://pinterest.com/bayanmor/fit-enough/ (Pinterest'im :))
  • http://www.zencefit.com (Severek takip ettiğim Moda Cadısı'nın spor ve sağlıklı yaşam blogu)