24 Haziran 2011 Cuma

Değişen Vücut Formları, Yılların En Hip Görünümleri Ve 2000’ler: Kod Adı Skinny Olmak!


*Bu yazı The Magger bünyesinde olan The Femme isimli online dergide yayınlanmıştır.(22.06.2011) 
Online dergi görselleri yazının sonundadır.


Ben çocukluğumdan kalan Hilary Duff’ın bi dünya kalçalarını, dolgun hatlarını özledim! Twiggy’nin kemikleri sayılan görüntüsünü değil..
Malumunuz tatil sezonu açıldı açılacak, herkeste bir telaş bir telaş: Spora yazılmalar, lahana diyeti yapmalar… Yahu 14 Haziran oldu tarih, aklınız neredeydi? Hani konunun dışındaymışım gibi konuşmayayım, bütün bir yıl öğle yemeklerimin %75inde salata yedim ama bu, bize dayatılan düşünce ve görüntüyü kabullendiğim anlamına gelmez..


Zaman Tünelinde Yolculuk
Sene 1800’ler.. Kadınlar şu andaki görünümlerinden çok daha farklı, balık etli olmanın bir farklılık olmadığı zamanlar.. Vücut hareketlerini kısıtlayan, sonuna kadar sıkılan korseler kadınların en önemli giysisi. Abartılı hatların önemli olduğu bu yıllarda kadınların imzası; incecik beller ve muhteşem dolgun kalçalardı. Korseler haricinde, bellerin inceliğine dikkati çeken kemerler, kabarik etekleri yaratan tarlatanlar 19.yüzyıl kadınının görünümünün son zarif dokunuşlarıydı. Ne yazık ki bu görünüm çok eskilerde kaldı…
1900’ler ise eleganlığın son demleriydi. Kadınlar sofistike duruşlarıyla ön plandalardı fakat kıvrımlar ve feminenlik yine hat safhadaydı. 1900’lerin aristokrasi kadını da kıyafetlerin üstüne oturmasına, hatlarını belirginleştirmeye çok önem verirdi, her şey terzi harikası muhteşem balo elbiseleriyle sosyete takdim balolarında muhteşem görünmek içindi . Vucüdu olmadığından cazibeli gösteren elbiseler, sahte ve flörtöz gülüşler, evlilik yolunda bir adımdı sadece. O zamanlarda kadınların kariyer yapmak gibi bir derdi olmadığından evlilik yolunda “görünüm” çok önemliydi işte!


1920’ler, geçen yılların aksine küçük göğüs ve kalça ölçüleriyle moda dünyasına damgasını vurdu! Ve Tanrı Coco’yu yarattı J.Kadınlar korselerden kurtuldu, daha erkeksi vücut hatlarına sahip oldu. Yılların vazgeçilmez silüeti bir anda kayboldu;  göğüs ve kalçaların umursanmadığı, ince belin yok olduğu, omuzların genişlediği bu zaman diliminde, kadınlar başka bir kalıba girdiler. Şaşırtıcı bu değişim, belki de bir seslenişti…
Biraz araştırınca; yılların en hip silüetleriyle, modanın çok bağlantılı gittiğini anlarsınız. Moda ise yıllar boyunca yaşanılan dönemin yaşam biçiminin aynası olmuştur. 1930’lara baktığımızda ise Wall Street İflası ve Büyük Depresyon, Amerika öncülüğünde bütün dünyayı derinden sarstı. Fakat yinede gösteriş ve şaşa ön plandaydı. Zenginlerin, hayatı sadece lüksü yaşamak olarak gördüğü bu dönemlerde, herkes “lüks” olanı istiyordu. Kadınlar daha yumuşak ve hafif feminen bir görüntüyle karşımıza çıktılar. Lüks ilk defa kadınlarda sofistike bir etki yaratmıştı.


40’larsa ortak bir görünüme bağlı kalmamayı tercih etti. Bu asi karar ile kadınlar, gerçek vücut ölçüleri ile yüzleştiler. Vücutlarını bir kalıba sokmak uzun zaman öncesinde kalmıştı. Genel olarak sahip olunan vücut detayları; hafif kambur duran omuzlar, sarkan göğüsler, kıvrımsız inen vücut, ayva göbek, şişkin baldırlardı.. Önemsiz, gösterişsiz ve “normaldi”. Fakat genel olarak şişman olmayan silüet, o dönemin şapkaları ve diz hizasındaki elbiseleriyle kadınları gerektiği kadar sofistike göstermeyi başardı. 1940’lar kadınların kendilerine özgü ölçüleriyle de ne kadar alımlı olabileceklerini gösterdi. O zaman buna ihtiyaçları var mıydı bilinmez ama şu an böyle bir döneme ihtiyacımız olduğunu hissetmeye başladım.
50’lerse biricik idolüm Grace Kelly’nin en parlak dönemleriydi..  O yılların aktrisi, prensesi toplumun bir örneğiydi. Kelly’ciğim incecik silüetiyle New York caddelerinde süzülürdü, bir sokak ötesinde zarif bedeniyle 50’lere damgasını vuran kadınlardan Hepburn’e denk gelirdiniz. Elinde kruasanı, kıvrımdan yoksun vücudu ve zayıflığını vurgulayan siyah elbisesiyle Tiffany’s vitrininden gözlerini ayırmazdı.
60’lar 50’lere olabildiğince zıttı. Sophia Loren’in  feminen görünümü o döneme uygun düşüyordu. Fazlasıyla dişi hatlarını uçuşan beyaz elbisesiyle taçlandıran Marilyn ile masumiyetten uzak Bardot yüzüyle bu dönemin hitleriydi.


Sene 2000’ler
70’ler, 80’ler, 90’lar derken;  koca bir asır devirdik ve geldiğimiz noktada görünüm, kısır döngüye bağlasa bile, bir hayli değişti. Bu durumdan memnun olmayan tek ben değilim ki bakınız Vogue İtalya’dan Sozzani’ciğim okurları adına “ Dergi sayfalarında zayıf kalma takıntısı olan insanlar değil, gerçek dünyadan, vücutlarını olduğu gibi kabul eden insanlar olsun istiyorlar” diye belirtiyor ve derginin son kapağına “Gerçek Güzellikler” başlığıyla büyük beden modelleri çıkarıyor. Bu devrimsel hareketle kitleleri gerçekliğe yönlendiriyor.
Elbette herkese göre beğenilerin farklı olduğu bir dönemde yaşıyoruz fakat biz kadınlar gerek vücutlarımızla gerek karakterlerimizle “erkeksileşmeye” devam ediyoruz. İncelebildiğimiz kadar incelmek gibi başlıca bir görev edinmemizle, belki çoklara göre seksi gelen kum saati vücut yapısı kayboluyor. Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki, Zara ile Park Bravo’nun bedenleri birbirini tutmuyor, Kate Moss en seksi kadınlardan biri sayılsa da göğüs ve kalça çıkıntıları photoshop ile düzeltiliyor, Nigel’ın değişiyle (bknz. Şeytan Prada Giyer) 0 beden çoktan 2 olmuş, zayıflamak uğruna içilen haplar insan sağlığını etkiliyormuş.  Bu çağda mükemmellik belirlenmiş ölçülere bağlı ve mükemmel olan hedefleniyor, ona en yakın olan psikolojilk bağlamda kazanıyor. Asıl neyi mi unutmamak gerekiyor? Bütün bu kargaşanın içinde “moda olanın” kurbanı olmamak.. Kim 2040’da 1800’lere geri dönmeyeceğizi  veya 20’lerin esintisiyle tekrar kendimizi güçlü, erkeksi ama elegan hissetmeyeceğimizi iddia edebilir?
Bu yazıyı yazmanın tek sebebi, girdiğim her tuvalette kızların kilo tartışmalarıydı. O kızlardan biri olmayın. En iyisi çevreye kulağınızı kapayın ve biraz 40’lara dönün, vücudunuzu sevin ve onu sahiplenin J Bir vücuttan daha seksi olan tek şey, özgüvendir! Bu gazla Alaçatı sahillerinde sırf benim için başınız ve omuzlarınız dik yürüyün. İnanın bu kendinizi 10 kilo vermiş halinizden daha iyi hissettiricektir ;)


Erkekler Ne Diyor? Köşesi (Mükemmel Kadın Ölçülerini Sorduk)

“Bence mükemmel kadın ölçüleri her kadın için ayrı tanımlanmalı. Bir kere 'mükemmel' yok hayatımızda, bunu bilelim. Ola ki en yakın haliyle düşünürsek üzerinde.. Bir kadının iç dünyasını en iyi şekilde dışa vurduğu fiziği; kendisine en çok yakışan, mutluluk veren hali, ölçüleridir 'mükemmel'  - ya da herkesin kendi mükemmeli olarak tanımladığı o 'şey' .”
Koray Caner

“Mükemmel kadın ölçüsü zamana ve o zaman içerisindeki siyasi-ekonomik durum ve coğrafi konuma göre değişiklik gösteriyor tabi bu değişimi etkileyen sanat, eğlence anlayışı gibi alt etkenler de var.50'lerin mükemmel kadın ölçüleri ile 2000'lerin ölçüleri o kadar farklı ki. Bence mükemmel ölçüden çok kendini mutlu hisseden kadınlar ölçü alınmalı. Ama klasik bi yanıt vermek gerekirse son dönemde mükemmel ölçü 80,50, 80 :)”
Onur Yüksel

"Bence mükemmel kadın ölçüsü diye bir şey yok; varsa bile en azından bu 90-60-90 Banu Alkan(!) ölçüleri tadında bir şey değil. Yüz tipi, eller, kol boyu, bacak boyunun vücut boyuna oranı.. gibi bir çok kriter kişinin kendine has ölçülerini ortaya çıkartan durumlar. 90-60-90 ama 1.50 boyunda bi kadında ne kadar itici görünebileceğini siz düşünün?"”
Can Direkli


23 Haziran 2011 Perşembe

Journaux de Paris


Bugün yurda geri dönüş yapsam da Paris seyahatimin nice görüntüleri aklımda, daha fazlasıyla da kameramda :) Önümüzdeki hafta anılarımı sizinle teker teker paylaşıcam, aranızda paris yolcuları da varmış onlara da yarayacak hem :) 6 günlük tatilimde, Paris'in beni ne kadar dinlendirdiğini, eğlendirdiğini anlatamam. Buna ihtiyacım varmış. 
İşte ilk günümüzden kareler... Umarım fotoğraflardaki enerji sizin de yüzünüzü güldürür :)
Finally, Miss Purple got back to her lovely country with the all memories that makes she smile :) This week, I will share with you my precious moments in Paris. In my 6 days week, I had a lot of fun with my best friend. We both needed this little vacation. So, here are the photos of the first day. Enjoy it ;)


 

Azıcık gırgırla başladım :) Bastille meydanındaki Coca Cola'nın nostajik standları..
İlk gün Bastilledeki otelimizden çıkıp yerel bir alışveriş caddesi olan Le Marais üzerinden Centre Georges Pompidou' ya yola çıktık. 

Starting with the goofy ones :) Coke's stand of nostalgia.. In the first day we went to Centre Georges Pompidou by visiting and walking at a local shop street called Le Marais.


Centre Georges Pompidou, Paris'te modern sanatın kalbinin attığı yer olan Musée National d'Art Moderne 'ı barındırıyor. Müze Avrupa'daki en büyük koleksiyona sahip modern sanat müzesi. New York Times'a göre Centre Georges Pompidou mimari dünyasını tepe taklak eden bir tasarıma sahip. Bu ilginç bir tasarıma sahip olan binanın özelliği bütün mekanik sisteminin binanın içinde değil, dışına doğru inşa edilmesi. Dışarıdan görülen, yeşil borular su sistemi, maviler klima sistemi, sarılar elektrik sistemiler. Daha fazlası için tıktık. http://www.centrepompidou.fr/

Centre Georges Pompidou includes  Musée National d'Art Moderne which is the heart of modern art in Paris, museum has the largest collection of modern art around the Europe. Centre Georges Pompidou has a different type of building structure. All the systems of the building is located around the building. "Green pipes are plumbing, blue ducts are for climate control,electrical wires are encased in yellow, and circulation elements and devices for safety (e.g., fire extinguishers) are red" (Wikipedia) . For more click http://www.centrepompidou.fr/


Modern sanatın merkezi olmak haricinde, Centre Georges Pompidou'nun en güzel Paris manzarasına sahip olduğu iddiaları doğru, en üst kattaki balkondaki kafesinde içeceğinizi yudumlayarak, bütün Paris'i ayaklarınız altına serebilirsiniz.

Centre Georges Pompidou has the most beautiful view of Paris. It has a cafe on the top floor that you can enjoy yourself and Paris as a Parisienne :P 




Bizim müzeyi ziyaret ettiğimiz dönemde, Paris - Delhi - Bombay ... sergisi vardı. Gitmeniz şiddetle önerilir. Sergi 19 eylüle kadar devam ediyor. 

There were an exhibition called "Paris - Delhi - Bombay" while our visit. I strongly recommend you to visit it. 




Elbise/ Dress: Atmosphere
Çorap/ Tights: Penti
Ayakkabı/ Shoes: Nine West
Güneş Gözlüğü/ Sunglasses: Fossil
Bilezik/ Bracelet: Swarovski
Saat/ Watch: Swatch


Eklersiz bir gün geçirmedik desem :) Paris'ten kahveli ekler yemeden dönmeyin, bağımlısı olmaya hazır olun!

Love Patisserie :) 


Bugünlük bu kadar. Öpücükler :)

Kisses :) Have a nice week ;)

18 Haziran 2011 Cumartesi

Enthousiasme De Champs-Élysées


Hayallerim vardı.. Paris bavulumu hiç yapmadığım kadar düzenli yapmıştım, her kombinin takıları, çantaları farklıydı, bu da yanıma 6 ayakkabı almamı gerektirdi. Hayatımın en büyük Samsonite bavulunu taşıdım Paris'in uzun koridorlu metrolarında.. Seyahatimin ikinci günü, bugünün sabahına kadar herşey güzeldi, taki küçük otelimizden çıktığımızda caddeden esen rüzgarın iliklerimizde hissenede dek.. Odaya geri çıkıldı, küçücük çantaya kot sığdırıldı, annenin kazağı yanına alındı. Metroyla gideceğimiz George V durağına kadar, Ada çiçekli mini eteğiyle boy gösterdi fakat sonuç: fotoğraf makinesi kabininde, hüsranla kot giyildi. Vücut sıcaklığının artmasından hafif bir oh çekildi, sonra yola devam edildi..

I had dreams of making photoshoot all around the Paris with the style combinations that I made.. I prepared my luggage orderly, every combine had its own jewellery & bag, so on I put 6 shoes to my samsonite for 5 days :) But sadly, today was the second day of my trip at I had to change my combination to a casual one. Check photo 1 : Seriously?! I am changing my mini floral skirt to jeans :) Also I had to wear my mama's jumper because it was so cold & rainy.


Paris sokakları bir o kadar nostaljik ve bir o kadar da renkli... Champs-Élysées yollarında Joe Dassinn'den Oooo Champs- Élysées şarkıları söylerken pozumuzu da verdik :) Bu sokaktan fazlasını beklediğimi itiraf etmeliyim ve fazla ışıltılı olduğu söylenen bu sokak, beni pek tatmin etmedi.

Paris streets are so sophisticated & colorful... We sang " Oooo Champs- Élysées " from Joe Dassinn :) I had high hopes for Champs-Élysées and sadly I didn't get so much satisfaction from this street..


Champs-Élysées'in en güzel vitrini Louis Vuitton'a ait. İlerleyen tarihte Paris'te vitrin tasarımları hakkında bir post yayınlayacağım fakat bu raylara bayıldım, vitrinlerde sezonun en "it" parçası da var, bir LV'nin klasiği olan "speedy" de.. İçerideki çalışanlar ise çok nazik, Avrupa'daki bütün şehirlerdeki gibi.. Benetton kot, Zara çanta ile mağazaya girmen onlar üzerinde senin müşteri olma potansiyelini düşürmüyor, seni güleryüzle karşılıyorlar.. Bakınız Nişantaşı'da her marka bu kadar çağdaş değil..

Adore the Louis Vuitton windows :)


Paris demek makaron demek :) Ve Laduree'de bu işin ustası.. İçerisi Paris'i bir çöle benzetemezseniz bile çölde bir vaha etkisi gösteriyor sizde. Bütün tatlılardan tatmak istiyorsunuz, Marie Antoinette'e dönüşmeyi arzuluyorsunuz. Frambuazlıdan, çikolatalıya; fıstıklıdan, kahveliye, renk renk çeşit çeşit öneriler sunuyor size Laudree..

Laudree & Macarons :)


Her yerde  görmekten sıkıldığımız H&M, Zara,Virgin Mega Store, Abercrombie & Fitch, çeşitli araba showroomları Champs-Élysées'de de karşımıza çıkınca, kendimizi plansız bir rotada kaybediyoruz. Derkeeen,bir de bakıyoruz nereye kadar yürümüşüz: Rue Cambon, 31 Numara CHANEL. Burası Coco Chanel'in ilk atölyesi ve şapka dükkanı olarak biliniyor ve 2000'lerde artık mağaza olarak işlev görüyor. Günümüz böyle bitmese de, Sabah 9-Akşam 9 yolları "oxford"larla kat ettiğimizden sevgili yazarınızın ayakları sızlamaya devam ediyor, yarın ki yeni maceraları düşünüyor ve gözü fıldır fıldır her yeri görebilsin diye uyumaya karar veriyor.. Hepinize iyi geceler diliyor :)

Rue Cambon NO.31 _ House Of Chanel :)


" 31 Numara Rue Cambon " Huzur içinde uyuyan Coco'ya sevgilerimle :)
Unutmadan, Paris'te saklı keşifleriniz var mı? Gitmeyi çok isterim..

With all the very bests to Coco :)
By the way, any shop suggestions about Paris? Comments, pleasee!