25 Eylül 2012 Salı

France-Turkey Fashion & Design Workshop


DSC_0001
7/24 öğrenci kimliğim yüzünden  etkinliklerin çoğuna katılamayan bir blogger olarak, pazartesi sabahı saat 9 sularında Taksim’in uyanmamış sokaklarında, Fransız Sarayına doğru yolu bulmaya çalışmak çok huzur vericiydi. İstikamet: Fransa-Türkiye Moda & Tasarım Atölyesi. Sarayının girişine adim atınca ise her şey daha büyüleyici bir hal aldı. Günüm, işlerini çok sıkı takip ettiğim, başarısına gıpta ettiğim, Vogue Türkiye genel yayın yönetmeni Seda Domaniç modaretörlüğünde moda paneliyle açılacaktı.

Program gereği giriş konuşmasını Fransız başkonsolosu yaparken, İstanbul’daki Fransız imzalarından bahsetti. İHKİB başkanı Hikmet Tanrıverdi ise Istanbul Fashion Week’in Fransa’nın moda başarısından ilham aldığını söylemeden geçmedi. Hep inandığım bir şey var ki, insanlar hayal kurdukça ve arzuladıkça büyürler. Cumhuriyetin 100.ncu yılı, 2023 için Türkiye’nin, İstanbul’un hedefi yüksek: 4 ana moda şehrinden biri olmak. Dünyada haklı bir üne sahip tekstil sektörümüzün, yaratıcı dâhileriyle, doğru basın ve iletişim kadrolarıyla, hedefe yönelik başarılı stratejilerle çalışmasıyla bu hedef hiç te zor değil.
DSC_0003

DSC_0008
Nelly Rodi Ajansı Moda Müdürü, Nathalie Rozborski modanın çarklarının yönünün ilerleyen sezonlarda çok ciddi değişimlere uğradığını müjdeledi, alıştığımız akımlar bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlıyor öyle değil mi? Büyük markaların tasarımcılara yer verdiği kapsül koleksiyonlarının da artık oyunun önemli oyuncularından olduğunu belirtti, ki bu değişime H&M, Target gibi büyük zincir mağazalardan aşina olmaya başladık. Öyleyse gelsin Valentino’lar, Versace’ler... Bu işbirlikleri sayesinde bir çok gardırop tasarımcı parçalarıyla göz dolduruyor. Yeni donemin kilit kişiliklerinin ise sanat yönetmenleri olduğu, yönetmenlerin görsel medya ve sanat alanında tam donanımlı olacaklarından, biz, moda severleri daha kaliteli tasarımların beklediğini müjdeledi.

Panelde moda sektöründeki değişim ve yeni trendler, İstanbul-Paris moda ilişkisinin yanında, Paris’in moda fuarları ve moda haftaları konusunda neden bu kadar başarılı olduğu da tartışıldı. Sektörün ileri gelen fuarlarından, Who's Next Fuarı Başkanı Xavier Clergerie ise zamanın önemine dikkat çekti, markaların yılda en az 4 koleksiyon sunmasının ve belki de Paristeki fuar sayısının patlama nedeninin bu olduğunu söyledi. Türkiye’nin satın alma oranı gerçeğinin Fransız moda sektörünün  dikkatini çektiğini belirtti, satin alma sıralamasında 3.uncu sıradaki hazır giyim devi İspanya ile yarışan Türkiye 4.sirada yer alıyor. Konu Who’s Next fuarından açılınca, Arzu Kaprol’unde markasıyla ilk bu fuarla Dünyaya açıldığını ekledi. İki buçuk yıldır Paris Moda Haftası resmi takviminde olan başarılı tasarımcının , su anda Harrods, Harvey Nichols, Barneys gibi lüks departman mağazalarında ürünleri satışa sunuluyor. Bir çok tasarımcının ikilemde kaldığı Paris ve Londra moda haftalarından, Arzu Kaprol İstanbul temelli markasının yolunun Paris’ten geçmesinden oldukça memnun.
DSC_0033

DSC_0021
Türk moda sektörünün Paris sempatisinin yanında, 9 yıldır TRANOI fuar organizatörlüğü yapan Micheal Hadida Türk tasarımcılarından çok etkilendiğini, Paris moda haftasında Türklere özel bir platform kurulması gerektiğini belirtti. Umarım bu dilek lafta kalmaz ve Türk tasarımcılarımız da Dünya standartlarında bir organizasyonun parçası olurlar, zira bu durum aklıma “Böyle bir platformun hakkini verecek kadar genç tasarımcı potansiyelimiz var mi?” sorusunu getirdi. Tam şüphelerim arasında gidip gelirken, Moda Tasarımcıları Derneği başkanı Mehtap Elaidi bünyelerinde bulundurdukları 150 kaliteli Türk tasarımcı için Paris’in doğru bir kanal olduğunu düşündüğünü belirtti. İstanbul’da açılan bir çok moda okulu üzerinden mezun olmuş genç profesyonelleri kastederek, Seda Domaniç’in deyimiyle giderek genişleyen bu aile için umarım bu söz diplomasi de kalmaz, tasarımcılarımızın onu acilmiş olur.

Vizon Deri yönetim kurulu başkanı Asim Kadri Soygül, fındık üretiminden bile önce gelen bazı deri materyallere dikkat çekerken, Bijorhca fuar ekibinden Richard Martin’de, Türkiye’de kuyumculuğun çok ileri düzeyde olduğunu ve Türk markalarını da aralarında görmekten mutluluk hissedeceğini söyledi. Bu ikilinin odak nokta si ise yaratıcılıktı. Tekstil ve değerli tas adına büyük endüstrilere sahip bir ülke, yaratıcılık ve tasarım olgularını da bünyelerine katarlarsa, dünya devi olmakta zorluk yaşamayacaktı.

O zaman önce genç tasarımcılara not, işbirliğine açık olmak ve yeni fikirlerle Türk Moda dünyasını, isinizi, adinizi ileriye götürmek sizin elinizde. Her ne kadar bu belki de yazdığım şeyler kadar kolay olmayacaksa da, biraz sabretmek gerek, zevki olan müşteriyi, Arzu Kaprol’un deyimiyle en önemli ilhamı kazanmak için, eldeki materyali farklılaştırmak gerek.

İkinci not ise, markalara... Yeni bir yüz oluşturmak , yeni tasarımlar pesinde koşmak, yeni trendleri takip etmek bir Dünya ismi olmanın koşulları. Eğer büyük olmak istiyorsanız, büyük oynayın; endüstrinin yeni girişimcilerine yol açın, bir gün göreceksiniz ki ayni yolda beraber koşuyorsunuz, durmadan...
DSC_0040
*Bu yazi, TheMagger.com'da yayinlanmistir.
( http://www.themagger.com/seda-domanic-moderatorlugunde-fransa-turkiye-moda-koprusu-paneli/ )


1 yorum:

MERVE dedi ki...

vay be ne saraymış :)