16 Şubat 2012 Perşembe

Backstage Alarm - IFW 2013 FW

backstage alarm
Moda haftalarinda tansiyonun hissedildigi yer hic bir zaman podyum olmadi bence. Mankenleri sovlara yetistirmeye kuafor ve makyozler, ayak altinda dolasan ve ayni zamanda en iyi pozu yakalamaya calisan fotografcilar, isleri sadece podyumda yurumek olmayan mankenler, universite ogrencisi kiyafet asistanlari, bitmeyen kahve, salata ve meyve stoklari tanimlamaya yetmez kulisi ama hayal ettirebilir galiba... Istanbul Fashion Week 2013 FW, Ozge Ulusoy'dan Didem Soydan'a, bir cok yabanci mankenin de bulundugu kulis goruntuleri burada. 

Bu sene de Modazon icin cektigim backstage karelerini sizlerle de paylasmak istedim. Umarim begenirsiniz :)
Fotograflar: Ada Dileksiz 
Fotograflar izinsiz kullanilamaz ve her hakki saklidir.

I always feel the tension in backstage, not in the runway. So that I hope that I can make you feel the backstage of Istanbul Fashion Week 2013 FW.
Photography By Ada Dileksiz For modazon.com
Photographs can not be used without permission and their all rights reserved.
11


3

16

10

1

4

DSC_0046

DSC_0092

DSC_0099

DSC_0306

DSC_0316

DSC_0419

DSC_0327

DSC_0426

5

22

20

DSC_0431

15

12

DSC_0549

DSC_0006
Iyi haftalar!
Have a nice week!

12 Şubat 2012 Pazar

Nasil Ronesans Insani Olunur?

EDEBİYAT NOTLARI 23
*Resim, Bedri Rahmi Eyuboglu

Bazen eski kitapları elime alıp, baştan başa tekrar okumasam bile göz gezdirmeyi severim. Geçenlerde Umberto Eco’nun “Beş Ahlak Yazısı” adlı denemelerini de yine aynı tatla okumaya başladım (laf aramızda Eco’nun denemeleri romanlarından çok daha güzel).

Bir ara basın, politika gibi güncel konuları inceleyen Eco’nun sık sık “Rönesans İnsanı” deyimini kullandığı dikkatimi çekti. Yalnız Eco’da değil birçok dünya yazarında sık sık rastlanan bu önemli kavramla ilgili bir yazı yazmak istedim. Çünkü bizde nedense mutlaka bilinmesi gereken bu kavram kazaya uğramış, literatüre girmemiş. Ya Rönesans yaşamamış oluşumuzdan ya da az sayıda Rönesans insanı yetiştirmiş olduğumuzdan.

Friedrich Dürrenmatt’ın bir romanında yazdığı gibi “İyi bir İstanbul entelektüeli Paris’tekilerden daha üstündür.” Ama bu kavrayışa sahip olanların yani evrensel düzeyde entelektüellerin sayısı pek yüksek değildir. Bu yüzden, evrensel anlamda kabul görmüş, tartışılmasına bile gerek olmayan bazı temel kavramlar bizim buralarda pek bilinmez, mantık yürüterek çözümlenmeye çalışılır.

İşte bu kavramlardan birisi, aşağı yukarı aynı anlama gelen “Rönesans Yaratıcılığı”, “Rönesans İnsanı”, “Rönesans Hümanizmi” tanımlamalarıdır. Dünyanın birçok bölgesinde, hangi kökten gelirse gelsin, bu sözü duyan her aydın ne demek istenildiğini kavrar. Bu konuda tartışılmayacağını bilir. Ama bizdeki mahalli aydın, “Rönesans Yaratıcılığı” kavramının ne anlama geldiğini bilmediği, daha doğrusu böyle bir kavramı duymadığı için tartışır durur, Amerika’yı yeniden keşfetmeye, buhar makinenisi yeniden icat etmeye çalışır.

“Rönesans Yaratıcılığı” insanların birden fazla disiplinle meşgul olması ve birçok dalda eser vermesi anlamına gelir. Bir şair aynı zamanda ressam da olabilir, tıp alanında da çalışabilir, müzik de besteleyebilir. Hatta ondan böyle bir insan olması beklenir. Rönesans hümanisti evrensel düşünmeli, birkaç dil konuşmalı, felsefeyle ilgilenmeli, şiir yazmalı ve mutlaka bir enstrüman çalmalı, bu alanlarda eser vermelidir. Rönesans aydını böyle bir insandır ve tarih boyunca hiç kimse şaşırmamıştır bu duruma.

İsim Rönesans‘tan geliyor ama aslında dünya tarihi Aristoteles’ten Goethe’ye kadar yüzlerce “polymath”la, yani çeşitli dallarda eser veren yaratıcılarla dolu. Mesela Ömer Hayyam hem şairdir hem astronom hem matematikçi. İbni Sina da “polymath”tır, Farabi de, Al Harizmi, hatta İmam Cafer Sadık da.

20. yüzyıl insanı başarıya odaklanmış bir kariyer ve uzmanlaşma saplantısı içine düştüğü için bu kavrama sırt çevrildi. Tek boyutlu yaratıcılar normal karşılanmaya başlandı. Oysa eski yüzyıllarda böyle bir şey düşünülemezdi bile.

Niçin?

Gelin bu işin nedenini antik dönemde, Sisam adasında yapılan bir toplantıda arayalım. Yaklaşık olarak 2500 yıl önce İyonya ve Helen filozofları iki kıyıdan gelerek Sisam adasında buluştular. Günler boyunca sanatla bilim arasındaki ilişkiyi tartıştılar. Bu uzun sempozyum sonunda ortaya çıkan bildiri binlerce yıldır unutulmadı. O bildiride, “Sanat ve bilim üst bir noktada birleşir, bir ve aynı şeydir” hükmüne varılmıştı.

Doğrudur çünkü çeşitli sanat dalları ve bilim birbirini besler, yaratıcının kavrama gücünü artırır, kişiyi “evrensel insan” tipine bir parça daha yaklaştırır.

Bertolt Brecht’in eserlerini besteleyen ünlü Alman besteci Hans Eisler şöyle diyordu: “Sadece müzikle ilgilenen bir kişi, müziği de anlayamaz.”

En başta söylediğim gibi bunlar tartışılmayan gerçeklerdir. Bizim yazdıklarımız bir parça, “Güneş doğudan doğar” gibi malumu ilam oluyor ama ne yapalım ki bu ülkede temel bilgileri tekrarlamaktan kaçınmak mümkün değil.

Birkaç örnek vereyim:

Friedrich Nietszche filozof-şair niteliklerinin yanısıra bestecidir de.

Onun torunlarından Günter Grass ise yazar, ressam ve heykelcidir.

Charlie Chaplin senaryo yazarı, yönetmen, oyuncu, yapımcı olmanın yanısıra bestecidir. Bütün filmlerinin müziğini kendisi bestelemiştir.

Leonard Cohen şair, şarkıcı ve romancıdır.

Bu listeyi saymaya kalksak sonu gelmez.

Bizde de böyle insanlar yetişmiştir. Mesela “Rönesans İnsanı” tanımının en çarpıcı örneklerinden birisi olan Abidin Dino ressam, yönetmen, yazar ve heykelci olarak çalışmıştır. Bedri Rahmi Eyüboğlu şiir ve resim alanlarında en üst düzeye ulaşmış bir yaratıcıdır.

İşin ilginç yanı doğu ve batı uygarlıklarında binlerce yıldır kabul edilmiş hatta özenilmiş olan bu gelenek, günümüz Türkiyesi’nde tam tersine çevrilerek tek boyutlu olmanın övüldüğü bir çoraklığa dönüşmüş durumda.

Bir ressamın beste yapması, yazarın heykel sergisi açması, film yönetmeninin tablolarını sunması neredeyse suç haline getirilmiş.

Bu düşünce terörünün, ne kadar zararlı olduğunu bir örnekle anlatmak isterim:

Rahmetli Onat Kutlar, bu ülkede tanıdığım ender “evrensel aydın”lardan birisiydi. Müthiş bir hikâye yazarı olmanın yanısıra sinemadan da çok iyi anlardı. Birgün ona “Onat, bu kadar yaratıcı bir insansın. Sinemayı da çok iyi biliyorsun. Niye bir film yapmıyorsun?” diye sordum.

“Çok istiyorum ama yapamam” dedi. Nedenini sorduğumda bana, “Bir alanda tanınmış olan bir insanın başka alanda ürün vermesini kabul etmezler” cevabını verdi. Canı film yapmak istiyordu ama bu konuda yaratılmış olan entelektüel terörden çekiniyordu.

İşte size bu dar kafanın sebep olduğu bir sanat cinayeti. Onat Kutlar çapında bir yaratıcıdan kalan bir ya da daha çok sayıda film yok elimizde. Belki de o güzelim İshak hikâyesinden uyarlamak isteyeceği bir filmden yoksunuz. Tek sebep yerel aydın terörü.

Yazık değil mi? Kimbilir kaç “Rönesans Yaratıcısı” bu bilgizilik ve önyargı yüzünden kaybolup gitti. Yıllarca bir sır gibi sakladığı, düşünü kurduğu eserleri veremedi.

Daha çok gençler için yazdığım Edebiyat Notları’nda bu netameli konuya değinmemin tek nedeni, yaratıcı insanların kafalarındaki önyargıları, korkuları, bizim köye ait alışkanlıkları yıkmalarını istemem.

Faulkner der ki: “Bir romancının başarısı, göze alabildiği başarısızlıkla ölçülür.”

Bunu sanatın her alanına uygulamak yanlış olmaz.

*Zulfu Livaneli - Edebiyat ve Diğer Sanat Dalları, 29/01/2012 yazisindan...


10 Şubat 2012 Cuma

Get The Party Started - IFW 2013 FW

2
Itiraf etmek gerekirse ben Istanbul Fashion Week cadirina ayak attigim zamanlarda kendimi evimde gibi hissediyorum, sanki uzun zamandir kavusamadigim sicak yuvama kavusmus gibi... Yakin oldugum simalar, begendigim sovlar, yeni tanismalar, kosturan basin... Olsun begenmedigim tasarimcilar veya on siralari kaplayan asiri giyimli hanimlar... Umrumda olmuyor pek acikcasi. Bu carsambada yine ayni hisle Modazon ekibiyle adimimi attim IFW cadirina. Her ne kadar ben Santral Istanbul'da gerceklesen fashion weeke bayilan bir katilimci olsam da, Taksim'in ulasilabirligi de cok anlamli. Saatler 12.00'i gosterirken, usumus bir Ada, ilk defa TOPUKSUZ cizmeleriyle moda haftasi cadirina girdi; (ki inanin hic bir moda haftasina topuksuz katilacagimi dusunmezdim) tum gun fotograf kosusturmacasinda pek rahat ettigimi soyleyebilirim.
I have to admit that Istanbul Fashion Week tent feels like home to me. Even if I don't admire some designers or overdressed front row ladies, I don't care it too much. This wednesday was the first day of IFW Fall Winter 2013. It held at Taksim at the tent of IFW. It was strange that I did not wear heels but it was quite comfortable to run errands to shoot street style and backstage photography :)
1
Ilk gun uzerimde sezon trendlerinden Urban Outfitters gumus renk kazak, yuzumde ise sadece pudra ve bordo/kirmizi bir ruj vardi. Bu sezon makyaj trendlerinden ilham alarak denemek istedigim bir seydi, denedim ama benim icin en iyi tercih oldugundan emin degilim. Bu sizi durdurmasin cunku trend basli basina pek seksi :)
At the first day of IFW, I put;
 my red lipstick on to try a makeup trend,
silver jumper (Urban Outfitters) on to be trendy.
5
Gun erken basladigindan soluk direk Gamze Saracoglu backstage'inde alindi. Koleksiyonunu merakla bekledigim tasarimci beni kesinlikle hayal kirikligina ugratmadi. Koleksiyonu merak edenleri buraya alalim, TIKTIK
As the day started so early for me, I sneaked out :P to the backstage of Gamze Saracoglu. She totally rocked the runway by the way, to see her collection click.
4
Gecenlerde farkettim ki fazla sevilen seylere karsi bir antipati duymaya basliyorum. Favori modellerimden biri olan fakat basarisi her gun artan Didem Soydan'a da ayni antipatikligi gostermeye baslayacaktim ki, onu tekrar fotografladiktan sonra bu mumkun olmadi :) IFW'de karsima cikan, hep begendigim modellere eklemeler ise Serenay Sarikaya, Selma Ergec... Gamze Saracoglu'nun defilesini acan Selma Ergec'in Saracoglu tasarimlariyla yine guzel bir butun yakalamisti.
I realized that I don't like something which became too popular recently. Model who I shot, Didem Soydan became too successful so that I was starting to not like her, BUT STILL it didn't happened after I shot her and realize how beautiful she is.
6
Kuliste kosusturmaca devam ededursun, gunun ikinci begendigim defilesi ise Tuvana Buyukcinar'inki oldu. Tasarimlarini her zaman yaratici, cilgin fakat giyilebilir buldugum tasarimci, bu sene 'Ciddiyet Parodisi' adini verdigi koleksiyonunda kullandigi puantiye ve dantel birlesimi cok hosuma gitti. Pul ve payetten bu koleksiyondada vazgecmeyen Buyukcinar'in bu tarz dikkat ceken parcalari agirbasli bir hale sokmasinda yardimci olan styling Merve Kirsan ve Hakan Ozturk'u de tebrik etmek lazim.
While the backstage was on fire, I really liked the collection of Tuvana Buyukcinar. I always find her designs so creative, funky but wearable. This time she tried something more serious but still she had her own way to do it. I really like the combination of lace with dots and the styling of the fashion show. Curious? click.
7
Unutmadan gecen sene IFW'de goremedigim Vogue Genel Yayin Yonetmeni Seda Domanic'i bu sene ilk gunde gordugume cok sevindim. Her ne kadar gelismekte olan bir moda haftasi olsak ta Vogue gibi asilli bir derginin de Turk modasinin nabzini tutmak icin orada bulunmasi cok hostu. Ayrica favori Elle editorum Seda Yilmaz'da oradaydi. Giyim tarzini pek begendigim editorun stil detayini cekip Modazon'a koymadan olmazdi.
By the way it was really nice to see Editor In Chief of Vogue Turkiye, Seda Domanic. Even if we are not a superb fashion week, the support they gave is too important. Also I met with my favorite Elle Turkey editor, Seda Yilmaz that I couldn't help myself and shot her style photo.
seda
Yakinda kadrajimdan backstage ve IFW stil fotograflari modazon.com 'da yayinlanacak :). Ilk gunun stil detaylarindan bir kesit yayinlandi bile, gormek icin TIKTIK.
Uzun lafin kisasi, sovun ortasinda cikmak istedigim defileler olsa da ben Istanbul Fashion Week'e mumkun oldugu sure boyunca katilmaktan zevk alacagim galiba, yarin da orada olacagim, twitter 'dan takipte kalin ;)
Soon, you'll see backstage and street style photos which is taken by me on modazon.com . I'm so honored. IFW's first day street style photos are on live, click. If you like it, bother to write it ;)!
Last but not least, I will always love to attend Istanbul Fashion Week, love the atmosphere!
3
Fotograflar tarafimdan cekilmistir ve izinsiz kullanilamaz.
All the photos are taken by me and can't be used without permission.